10 Ağustos 2016 Çarşamba

SAHTE MEHDİ SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN KİMDİR?

             SİLSİLE-İ SÂDÂT'IN  33.VE SON HALKASI

                      SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN(K.S.)

          Süleyman Hilmi Tunahan(K.S.) Efendi Hazretleri Rumi 1304(Hicri1305,Miladi 1888) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre'nin Hazergrad kasabasının Ferhatlar Köyü'nde dünyaya geldiler.Babası Hocazâde Osman Efendi ise, tahsilini İstanbul'da tamamlamış ve Silistre'nin Satırlı Medresesi'nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır.Annesinin adı Hatice Hanım'dır.Dedesi ise, Kaymak Hâfız namı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi'dir.
          Hocazâdeler olarak bilinen bu asil ailenin ceddi İdris Bey'e dayanır.İdris Bey, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Tuna Han'ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.
          Babası Osman Efendi, İstanbul'da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür.Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık kaçtığını görür.Gördüğü rüyasını "sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı" şeklinde tabir eder.
          Silistre'ye dönünce evlenir.Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvafık düşecek istidadı Süleyman Hilmi'de görür. Onun yetişmesi için hususi bir ihtimam gösterir.

                        İSTANBUL'DAKİ TAHSİL HAYATI

         Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Satırlı Medresesi'nde ve Silistre Rüşdiyesi'nde yaptı.Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul'a gönderilir.Babası onu İstanbul'a gönderirken şu tavsiyede bulunur:

         -Oğlum, Usûl-İ Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun.Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

         İstanbul'da Fatih Medreseleri Dersiâmlarından ve devrin meşhur âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi'nin ders halkasına oturdu ve birincilikle icâzet aldı.
         1329(1913)' de Süleymaniye, Dâru'l Hilâfeti'l Aliyye Medreseleri , Kısmı Âli (Sahn) Medresesi'nde kaydolmuş Eylül 1916'da 4. Sınıfı bitirmiştir.Aynı sene 17 Eylül 1916'da ihtisâsını(Doktora) yapmak üzere Süleymaniye Medreseleri, Medresetü'l Mütehassisîn'in Tefsir ve hadis şubesine girdi.İlk iki seneyi muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde 20 arkadaşıyla birlikte kendilerine Şeyhül-islamlık makamının teklifi ve padişah Mehmet Vahidüddin Hân'ın tasdiki ile İstanbul Müfettişliği Ruûsu verilmiştir.1919'da Medresetü'l Mütehassisîn'in Tefsir ve Hadis şubesinden birinci derece ile mezun oldu.
          Medresetü'l Mütehassisîn'e girmeden önce Medresetü'l Kuzât'ın (Hukuk fakültesi) da giriş imtihanını birincilikle kazandılar.Fakat bunu büyük bir sevinç ile pederine mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

           "Süleyman, ben seni Cehenneme göndermek için İstanbul'a göndermedim."

           Pederleri bu telgraf ile kendisine, peygamber Efendimizin "Üç kadî'den ikisi cehennemdedir." mealindeki Hadîs-i Şeriflerini hatırlatıyorlardı.
         Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) pederine verdiği cevapta "Kendisinin asla Kâdîlik mesleğine sülük etmeye niyeti olmadığını,maksadının,devrinin bütün zâhiri ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu" bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye'nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâmlarından olduğu gibi Medresetü'l Kuzât'tan da mezun olup Kâdîlik rütbesini aldılar.Böylelikle devrinin aklî ve nakli ilimlerinde en yüksek dereceyi ihraz etmiş oldular.
         Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât'ın 33. Ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32.halkası Selahuddîn İbni Mevlâna Sirâcüddin (k.s.) Hazretlerinden manevi seyru sülûkunu tamamladıktan sonra tecelliyât'ın büyüklüğünden üstâzı kendilerine İmâm-ı Rabbani Müceddidi Elf-i Sâni Ahmed-i Farklı Serhendi(k.s.) Hazretlerinin nisbeti ruhaniyesine teslim ettiler.Dünyanın şu son zamanlarında ilahi feyizden nasipleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr-ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhâsına çıkardılar.Halen de çıkarmaktadırlar.
         Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri,16 Eylül 1959 Çarşamba günü dâr-ı bekâya irtihal buyurdular.Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır.
         Cenab-ı Hakk sevenleri ve bütün Mü'minleri şefâtlerine nâil kılsın.

        Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri'nin, şeriat-ı tarikat ile alakalı mühim izahları şöyledir:

         Tarikat ve Hakikat,Şeriatın sureti ile halıları meyanında mütevassıttır.Sûret-i şeriat velayet kemallerinin şecere-i tayyibesi,nübüvvetin kemâlâtı ise ,o sûretin halılarının semeresi gibidir.Velâyetin bütün kemâlatının ümmehâtı,sûreti şeriatın neticeleridir.Nübüvvetin kemâlâtı da hakikat-ı şerîatın semereleridir.Tarikat ve Hakikat ,şerîatın mütemmimleridirler...
         Yine mâlumları olsun ki,Şeriat, üç cüzden mürekkebdir.Bunlar da ilim,amel ve ihlâsdan ibarettir.Bu üç cüzün her biri tahakkuk etmedikçe ,şerîatın kemâli tahakkuk eylemez.Ne zaman ki, şerîat tahakkuk eder,rızây-ı Bârî hâsıl olur.Rızay-ı Mevlâ ise,bütün dünyevi ve uhrevi saâdetlere değildir.
         Tarikat ve Hakikat üçüncü cüz olan ihlâsın tekmîlinde şerîatın hâdimleridir.Anın içün "Tarikat ve Hakikat ,şerîatın hâdimleridir." denilmiştir.Bunları tahsilden maksud,tekmîli şerîat olup,şeriatın dışında hiçbir emir yoktur.


   ( Arkadaşlar yukarıdaki bilgileri Süleymancılar cemaatinin kendi mensuplarına verdikleri Kitapçıktan aldım. Süleymancılar Süleyman Hilmi Tunahan'ın mehdi olduğuna inanırlar. Ancak Süleyman Hilmi Tunahan'ın böyle bir iddiası yoktur.)

                       Vikipedi'de Süleyman Hilmi Tunahan


                 Süleyman Hilmi Tunahan (1888, Silistre - 16 Eylül                   1959; Üsküdarİstanbul), din adamıâlimmutasavvıf.

                                                      Şahsiyeti

              Osmanlı Devleti egemenliği döneminde Silistre olarak bilinen, bugünkü adıylaBulgaristan'ın Silistre şehrinin bir köyü olan Ferhatlar'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Silistre'de yaptıktan sonra 1907'de medrese tahsili için İstanbul'a geldi.Nakşibendiye Silsile-i saadat büyüklerinden olup otuzüçüncü ve son halkası olarak sevenleri tarafından kabul edilir. İstanbul'da Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı olarak selatin camileri adıyla bilinen, aralarında Sirkeci'de bulunan Yeni CamiiFatih semtine bağlı olan Şehzade Camii gibi dini mekanlarda görev yaptı. Vefatından önce Sultan Ahmet Camii'nde görevliydi.

                                               Hayatı


              Süleyman Hilmi Tunahan, İstanbul'da, 1924 ile 1959 yılları arasında insanlaraKur'an öğretmek için özel bir eğitim sistemi geliştirdi. Bu yolla çok sayıda öğrenci okuttu. Tunahan'ın medreseleri mevcut Cumhuriyet dönemi yasalarına aykırı olduğu için eğitim faaliyetleri gizlilik içinde yürütüldü. Süleyman Hilmi Tunahan, Süleymancılık akımını kesin bir dille reddetmiştir. Süleyman Efendi, 1959 yılında devletin bir memuru olarak vefatından sonra da uzun bir dönem bu eğitim faaliyetleri gizli kalmıştır.
Tunahan, 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkması üzerine merkezi İstanbul'da bulunan Müderrisîn Cemiyeti'ne mensup 500 civarında din adamını acilen toplantıya çağırdı. Kendisi o tarihte bu cemiyetin idare heyeti azası ve Katib-i Umumisi (Genel Sekreter) idi. Tunahan burada yaptığı tarihi konuşmasında, dinin devamının kendi ellerinde olduğunu, her birinin 2 öğrenci yetiştirmesi halinde 2 nesil daha dinin unutulmayacağını anlattı.[1] Aynı toplantı sonunda resmî makamlara gönderdiği bir telgrafta "Biz aşağıda isim ve imzaları bulunan dersiamlar hiçbir ücret talep etmeden Müslüman çocuklarından arzu edenlere din dersi vermeye hazırız" diyerek izin istedi, ancak resmi makamların "Memlekette Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüktedir. Hilafına hareket şiddetle ceza-i müstelzimdir" cevabı üzerine kendisi ve birkaç dersiam dışında din adamlarının tamamı geri adım attılar.[2] Okutmaya talebe bulamayıp kendi kızlarını okutarak başlamış, daha sonra birer ikişer talebeleri artmıştır. Kur'andersleri gizlilik içinde, izbe ve soğuk mekânlarda, şehir içi taksi yolculuklarında, tren kompartımanlarında yürütülmüştür.
Daha 30 yaşındayken profesör unvanı alan Süleyman Hilmi Tunahan, aynı zamanda hukuk fakültesini yüksek dereceyle bitirmiştir. Çok sayıda Kur’an kursu hocası, vaiz ve müftü yetiştirmiştir. Tunahan’ın en önemli eseri Kur'anokumayı kısa zamanda öğreten “Elif Cüzü”dür. Kendisi kitap yazmaktan çok kitapları yaşayacak ayaklı kitap yetiştirmeyi uygun görmüştür. 1970 yılında dönemin hükümeti tarafından öğrencilerinin oluşturduğu grupların çalışmaları serbest bırakılarak okulları resmen tanındı.[

1 yorum:

  1. güneş balçıkla sıvanmaz. Bi tarafınızdan bir şey uydurup milleti ifsad etmeyin. münafıklık yapıp da lawrence'lere hizmet etmek yerine Allah dostlarına sevgi ve muhabbet gösterin yeter. Bir Allah dostuna sahte diye sıfat yapıştırmak bile saygısızlıktır.

    YanıtlaSil